31 Aralık 2016 Cumartesi

KALE CAFE


Bir koca seneyi daha devirmemize yalnızca saatler kaldı. Şahsen benim 2017’den tek dileğim 2016 gibi felaketlerle dolu bir yılı bizlere unutturacak kadar harika günlerle karşılanmak. Bu satırları pek inanarak yazmasam da umut fakirin ekmeği, yapacak bir şey yok diyerek sevimsiz konuşmama burada son veriyorum ve tıpkı geçen seneki gibi yine yılbaşı ertesi geç kahvaltı önerisi ile sevimli ötesi paylaşımıma başlıyorum.
Pazar sabahı uyanıyoruz, önce bir kendimize geliyoruz, en rahat kıyafetlerimizi giyiyor ve rotamızı Rumeli Hisarı sahil şeridindeki “serpme kahvaltı” kelimesinin ilk ortaya çıktığı yer olduklarını iddia eden Kale Cafe’ye çeviriyoruz. Böyle küçücük, minicik son derece salaş bir yer burası. Aslında çok da küçücük, minicik değil ama o kadar kalabalık oluyor ki insan her defasında şuraya üç beş masa daha atsak ya oluyor. Bu yüzden olabildiğince erken gitmek gerekiyor, just in case!
Gelelim serpile serpile bitmeyen zengin kahvaltısına. Bol yeşillik, bal kaymak, zeytin çeşitleri, peynir çeşitleri, reçelleri, tahin pekmezi ve kızarmış hellim peyniri ile mükellef bir kahvaltı, bir de sıcak yufka getiriyorlar ki gerçekten de yeme de yanında yat. Biz bir de paçanga söyleyerek masamızı iyicene şenlendirdik. Diyetteyseniz ya da en basitinden yediklerinize dikkat ediyorsunuz burada işiniz çok zor, söyleyeyim. Mekanın tek dezavantajı masaların çok iç içe olması ama mis gibi deniz havası sağ olsun daralmanıza fırsat vermiyor.
Yılın ilk gününü boğaza nazır keyifli bir kahvaltı ardından da sakin bir yürüyüş ile geçirmek istiyorsanız hepinize şimdiden afiyet bal şeker olsun. Herkese mutlu, sağlıklı, başarı ve huzur dolu bir yıl dilerim. Seni pek özlemeyeceğiz 2016 ve bizi üzme lütfen 2017… İyi yıllar!

28 Aralık 2016 Çarşamba

THE NORTH SHIELD PUB


Merhabalar! Bazen dünyanın en güzel şeyi insanın evine yakın bir mekanda, bir şeyler içip, yorgunluk atabilmesi oluyor. Hele ki o mekan gerek yemeklerinin lezzeti, içkilerinin çeşitliliği, gerekse dekorasyonunun güzelliği, müziklerinin kalitesi ile kendinden söz ettirebiliyorsa gerçekten de şanslısınızdır. İşte benim dünyamda orası Bağdat Caddesi üzerinde Çiftehavuzlar tarafında bulunan The North Shield Pub. Ambiyansı, dekoru, lokasyonu, tarzı, sunumları, ikramları her şeyi ile hem benim kalbimi hem de haftanın her günü hemen hemen her saatte dolu olduğuna göre benimle birlikte nicelerinin kalbini fethetmiş gibi.
En sevdiğim yanı envai çeşit bira olması ve özellikle kış aylarında İstanbul’da içebileceğiniz en gerçek ve en leziz sıcak şaraplardan birinin burada yapılıyor olması. Elbette ki fiyatlar ortalamanın üzerinde ama ikram konusunda o kadar eli bol bir mekan ki verdiğiniz paraya fazlasıyla değiyor. Patlamış mısıra, çereze, kuruyemişe üçer beşer ekleyen yerlerden o kadar bıkmış ve nefret etmişim ki North Shield bu açıdan ilaç gibi geldi. Yemek olarak ise özellikle hamburgerleri almost kusursuz!
Cuma ve cumartesi günleri inanılmaz kalabalık olduğu için iş çıkış saatleri için birebir olduğunu da belirteyim. O zaman hep beraber günün yorgunluğunu atmaya! Keyifli bir akşam geçirmenizi dilerim… J

23 Aralık 2016 Cuma

THE CREPE ESCAPE 




Herkese tekrardan selamlar olsun! Alın size Bağdat Caddesi’nde bir alternatif daha! Ama önce itiraf zamanı. Krep veya pankek diyince benim için akan sular durur. Hemen ardından aklıma çikolata, çilek ve hatta bilimum peynir çeşitleri gelir. Ne kadar sevdiğimi siz düşünün artık. J Bu devasa sevgime rağmen sabahları kalkıp da hazırlayacak kadar çalışkan birisi olmadığım için çareyi Caddebostan Kültür Merkezi’nin sokağında bulunan The Crepe Escape’de buldum. İlk olarak Şaşkınbakkal’daki şubelerine gitmiştim. Ancak asıl daha sonra açtıkları Caddebostan şubesi ile gönlümü fethettiler. Çünkü çok daha geniş, ferah, insanın içini ısıtan cinsten bir yer olmuş burası.
Hem Amerikan pankek kültürünün hem de bizim aşina olduğumuz lezzetlerin krep ile bütünleşmesinin bir arada olduğu bir menü ile karşı karşıyayız. Tatlı tuzlu pankekler, yine tatlı tuzlu krepler, yanında ev yapımı reçellerden, fındık fıstık ezmesine, tereyağına, meyvesine, cevizine kadar bir sürü çeşit! Benim favorilerim tuzlu kreplerden New Yorker, tatlı pankeklerden ise tabii ki bir yaban mersini delisi olarak blueberry pankek. Tatlıların yanında süt getirilmesi ise güzel bir ayrıntı olmuş. Ayrıca içecekler kısmı da yiyecekler kadar çeşitli, dolu dolu.
Hamur işi ile aranız yoksa hiç uğramayın bile, aç kalırsınız. Ama bendenseniz tavsiyelerime bir kulak verin derim.

18 Aralık 2016 Pazar

HANE CADDE



İyi akşamlar! Maalesef her gün bir mağazanın, restoranın ya da kafenin kapandığı Bağdat Caddesi’nde oturmalık güzel bir mekan bulmak gittikçe zorlaşıyor. Bu durumun üzerine caddede aklımda yer edinmiş, rahatlıkla önerebileceğim birkaç kafeyi derledim ve art arda sizlerle paylaşmaya karar verdim. Oyuncu Uraz Kaygılaroğlu’nun ortağı olduğunu gittikten sonra öğrendiğim Suadiye’nin sokaklarından birine yerleşmiş Hane Cadde ile başlayalım o zaman.
Benim en sevdiğim yanı caddeye oldukça yakın ama gürültüden de bir o kadar uzak bir yerde konumlanmış olması. Marks&Spencer’ın sokağına girip yaklaşık 300 metre kadar yürüdükten sonra solunuzda rengarenk masalar ve sandalyeler gördüğünüzde durmanız yeterli. J Konsept olarak kahveci gibi görünse de kahvaltılık çeşitlerin bolluğu, ana yemekleri ve tatlıları ile günün her saati hizmet vermeye uygun çok hoş bir yer Hane Cadde. Özellikle tatlıları apaçık sergilemiş olmaları karşı konulmaz bir etki yaratıyor. O yüzden boşuna karşı koymaya çalışmayın derim. Ben yenildim. J En nihayetinde brownie’li manolyadan tutun kinderli kuplara meyveli tartlara kadar oldukça orijinal lezzetler söz konusu. Aynı zamanda çalışanlar inanılmaz güler yüzlü, ilgili ve en önemlisi de bilgili. 3. dalga kahveleri ile ilgili yönlendirmelerini dikkate alın derim. Yalan değil anlattıkları şeyler üzerine v60 dedikleri kahveyi tercih etmiş olsam da niye bu kararı verdiğimi pek hatırlamıyorum. J Siz gidince benden daha dikkatli dinleyin, olur mu?
Fiyatların ortalamanın biraz üstünde olduğunu onlar da kabul ediyor. Dürüstler de hani. J Yine de renkli, cıvıl cıvıl bir atmosferde güler yüz eşliğinde leziz tatlar ile hoş vakit geçirince helali hoş oluyor doğrusu. Yolunuzu en kısa sürede Hane’ye düşürmeniz dileğiyle, iyi haftalar!


15 Aralık 2016 Perşembe

LA MANCHA


Herkese en kocamanından selamlar! Bu soğuk kış günlerinde elimize sıcacık bir şarap kadehi yakışmaz da ne yakışır? Hele ki restore edilmiş eski bir şarap imalathanesinde olduğunuzu düşünsenize! Kuruçeşmede’ki bu eski şarap imalathanesindeki mekanlardan biri de Akdeniz mutfağı üzerine hizmet veren La Mancha.
Hafta içi iş çıkışı barda oturup yorgunluk atabileceğiniz mekan hafta sonları ise bir anda DJ performansı eşliğinde oldukça hareketli bir atmosfere bürünüyor. İstanbul manzarasına karşı dans keyfisi! Özel günlerde oldukça tercih edilesi. İster sevdiklerinizle toplaşıp güzel bir akşam yemeği, ister barda oturup yudum yudum Apple Martini, ister bira şişeleri ile sabaha kadar çılgınlar gibi dans! Bunların hiçbiri benlik değil daha sakin bir arayıştayım diyorsanız da hiç merak etmeyin ve tereddüt bile etmeden bir akşamüstü Sangria ısmarlayın kendinize.
Servisi, içkileri, yiyecekleri, şıklığı, dekorasyonu komple bütün atmosferi ile sık sık gidilesi bir yer aslında. Belli bir fiyat ortalamasının üstünde olduğu aşikar olduğu için pek sık gidilemeyebilir tabii. J Ama ödenen her kuruşun hakkı verildiği için no probs!
İyisin hoşsun sıcak şarap ama bir an önce geri dön lütfen yaz. Seni özlüyoruz.

10 Aralık 2016 Cumartesi

FATCAT MODA



Kış geldi mi tam bir üşengeç olanlardan biri de benim işte! Canım farklılık istese de gerçekler bana dur hava eksi 136339 derece diyor ve tabii ki en nihayetinde de kendimi Moda’da buluveriyorum. Bu kadar çok Moda’ya gidince haliyle civarın cafe restoran muhtarı oldum çıktım. Sırada Moda Nero’nun hemen yanındaki minnak FatCat var. Mekanın bir artısı çevresindeki kahvecilere alternatif oluşturması ve ön bahçesindeki oturma düzeni. Moda Caddesi’nin kalabalığından pek hoşlanmadığım için caddenin aşağı kısımları nispeten sakinliği ile bana daha çok hitap ediyor ve FatCat bu anlamda tam yerine açılmış doğrusu!
Çok daha lezzetli kahveler içtiğim için ben genelde buraya geldiğimde meyve nektarlarını tercih ediyorum. Organik ve buram buram meyve kokmaları beni iki saatliğine de olsa yersiz bir sağlıklıyım ben moduna sokuyor. J Böyle hareketlere hiç gerek yok diyorsanız da klasik americano ya da lattenin yanına kesinlikle armutlu tart söylemelisiniz. Moda’da yeni mekan arayışında olan herkes FatCat’e gelsin o zaman! (Neredeyse 1 sene ne kadar yenidir tartışılır tabii J)
FAKAT! Buradan FatCat çalışanlarına bir sözüm var. Elbette ki tüm çalışanları için demiyorum ama bazılarının gerçekten de üslup konusunda biraz daha dikkatli olmaları gereken noktalar var. Yine de herkese şimdiden afiyetler olsun, çok öpüyorum J

6 Aralık 2016 Salı

KROPKA CAFE & BAKERY

















Merhabalar! Öncelikle paylaşımlarım ile ilgili genel bir bilgi vermek istiyorum, sonra yepyeni bir kafeyle tanışacağız.
Artık herhangi bir kafe, restoran ya da bara gitmeden önce birçoğumuz bir ön araştırma yapıyoruz ve kendimize göre bazı önceliklerimiz oluyor. Dikkat ettiğimiz şey artık sadece uygun fiyatlar olmaktan çıkalı epey oldu sanırım. Fondaki müzik, dekorasyon, lezzet, temizlik, servisin kalitesi ve hızı müşteri olarak önem verdiğimiz hususlar haline geldi. Ben de paylaşımları genelde bu hususları dikkate alarak yapmaya çalışıyorum.
Bugünkü gündemimizde Kadıköy’ün en hareketli noktalarından birinde geleni geçeni izleyerek kahve içmek için güzel bir mekan olan Kropka Coffee & Bakery var. İşin tuhaf kısmı bu kadar işlek bir konumu olmasına rağmen, gürültüyü patırtıyı hareketi hissettirmeyecek kadar ferah, huzur dolu bir havası var. Benim Kropka’yla ilk tanışmam bir arkadaşımın arkadaşının orada çalışması ile oldu. Normalde şekersiz, bana kahve içtiğimi hissettirecek türden kahveleri tercih etsem de o gün tam bir “benim tatlım geldi” modundaydım. Buna rağmen şımarık şımarık ama benim latte’mdeki Hindistan cevizi aroması çok fazla olmasın dedikten yaklaşık beş dakika sonra bin pişman oldum. O kadar hafif ve lezzetli bir tadı vardı ki aromayı alıp kaşık kaşık içmek istedim diyebilirim. Yalnız dürüst bir şekilde Kropka’da yapabileceğiniz en iyi tercihin Hindistan cevizi aromalı latte olduğunu söyleyebilirim. Tabii ev yapımı şerbetlerinin hakkını yersem olmaz!
Turuncu masaları, mavi iskemleleri ile kışa merhaba dediğimiz bu günlerde hafif bir yaz havası almak isteyenlerin adresi belli!

1 Aralık 2016 Perşembe

KOZMONOT


Benim gibi bir Cuma öğleden sonrasını akşama nereye gitsek diye saatlerce düşünmeden geçirmek istiyorsanız sadece bir tık uzağınızdayım. J Ben çektim siz çekmeyin diyorum ve sizi akşam Teşvikiye’ye götürüyorum. Önceki paylaşımlarımda bir gastro pub’dan bahsetmiştim. Yani hem yemeli hem içmeli!
Peki ya Kozmonot’un tarzı, farklı, özellikleri ne? Neden bir Cuma akşamını orada geçirelim ki? Bir kere mekanın girişinde Berlin duvarına yapılan Neil Armstrong ve Yuri Gagarin’in birbirini öptüğü bir muralı var. Merak etmeyin tek tercih sebebi bu değil. J Ama dekorasyon üzerinde biraz durmak istiyorum. Kozmonot’un teması belli ki ilhamını Soğuk Savaş yıllarından almış. Etraftaki uzay elbiseleri, Berlin Duvarı çizimi ve bu tarz parça detayları ile ilgi çekici bir yanı var. Bir diğer özelliği ise Almanya, Belçika, İrlanda ve Hollanda biralarını oldukça iddialı kokteyller ile birleştirmiş bir menüye sahip olması.
Tam anlamıyla bira amaçlı gidince tercihlerimiz Belçika birası olan Leffe Brune, Brune’ye kıyasla alkol oranı biraz daha düşük olan Leffe Blonde ve İrlanda birası olan Guinness oldu. Mis gibi de oldu! En çok tercih edilen yemekler arasında kendi imalatları olan dana, domuz sosis, avakado soslu cheeseburger, makarna ve salata çeşitleri olduğunu da öğrendiğimize göre birini seçip, güzel bir Cuma akşamı geçiriyoruz.
Üzgünüm ama müzikleri eleştirmem gerekiyor. Aslında yakaladıkları tarz çok güzel. Sonuçta ACDC, Journey, Beatles gibi isimler size eşlik ediyor. Sorun geçişlerdeydi sanırsam. J Bir de Pub olduğu için müziğin sesinin biraz daha kısık olması gerektiğini düşünüyorum.
Sonuç olarak daha fazla düşünmeye gerek yok. Hadi Teşvikiye’ye! Herkese en güzelinden hafta sonları!

28 Kasım 2016 Pazartesi

                                                       BALTAZAR KARAKÖY



Yağmurlu bir İstanbul öğleninden herkese merhaba. Diyorum ki artık karnımızı şöyle güzelcene doyurma vakti geldi de geçiyor! Önceki paylaşımlarımda sizlere Karaköy’ün renkli dar sokaklarından bahsetmiştim. Bu sokaklarda bahsedilmeye değer o kadar çok yer var ki! Sırada “steak house” olarak hizmet veren Baltazar var. Açılalı uzun zaman olmasına rağmen ben niyeyse epey geç gitme fırsatı buldum. Geç olsun güç olmasın diyerek lafı fazla uzatmadan bakalım neymiş bu Baltazar.
Son zamanlarda bir vejetaryen, vegan furyası aldı başını gidiyor. Ama hala benim gibi hayvansal gıdalar olmadan asla diyenlerdenseniz tıka basa ete doyma şansına sahipsiniz. Hem de gerçek anlamda çok lezzetli bir et bu. Steak house olduğu için menüde hamburger ve patates türevleri dışında başka bir şeye pek yer verilmemiş. Tercihinize göre 120, 180 ve 240 gram hamburger etleri var. Ne kadar aç olursanız olun 180 gramın yeterli olacağını düşünüyorum. 240 gram da elbet yenir ama mideyi o kadar yormaya da ne gerek var ki. Ayrıca isteğe göre az, orta ya da çok pişmiş olarak hazırlanıyor. Adını mekanla aynı koyduklarına göre bir esprisi vardır diyerek Baltazar hamburgeri seçtim. Yanında gelen baharatlı patates ve sosları büyük bir iştah ve keyifle yerken “oh be sağlıksız yaşam” diye haykırdığımı hatırlıyorum. J Arada bir kendimizi şımartmaya okey olmak lazım. Bana kalırsa en büyük eksiği alkol olmaması. Hamburger ve patatesin yanında buz gibi bir birayı bir düşünsenize! Olsun, “Oh be sağlıksız yaşam” olayını abartmamış oldum böylece. Daha bol malzemeli bir tercih yapmak isterseniz ve acıyla aranız iyiyse de Texas hamburgeri tavsiye ederim.
Dekorasyon açısından ise oldukça ilgi çekici objeler eşliğinde inşaat halindeymiş gibi bir havaya sahip. Duvarda neden bisiklet olur anlam veremesem de pek popüler oldu bu durum.
Yalnızca servis hızı biraz sıkıntılı. O da yoğunluğu göz önünde bulundurursak kabul edilebilir bir düzeyde. Fiyatlar ise “Karaköy’desin ve et yiyorsun” ayarında. J Şimdiden hepinize afiyet olsun!



24 Kasım 2016 Perşembe

LOS ALTOS


Günaydınlar! Haftaya kar geliyor diye duydum. O yüzden henüz hava eksilere düşmemişken bu hafta sonu güzel bir terasa gidelim diyorum. İstanbul’da lezzetli bir Meksika yemeği yemek isteyenler el kaldırsın. Meksika yemek kültürüne pek aşina olmasam da Galatasaray Lisesi’nin sokağındaki 45’lik’in teras katında enfes manzarası ile tüm İstanbul’u ayaklarınızın altına seren Los Altos’ta hazırlanan her şey son derece lezzetli. Genelde teras restoranların böyle kasıntı bir havası vardır ama Los Altos konseptiyle, sıcaklığıyla, kalitesiyle biz bu algıya savaş açıyoruz der gibi.
Gelelim mutfağına. Meksika’ya gidip de lokal tatların tadına bakmamış birisi olsam da, “taco dediğin böyle olur canım” gibi bir tepki vermiş oldum bir kere. J Benim Los Altos maceramın asıl sebebi ise kokteyllerin methi. Yemekleri olduğu kadar kokteylleri de bir o kadar başarılı ve en önemlisi tatlar birbiri ile oldukça uyumlu. Özellikle Fresa adlı kokteylini ve tüm margarita çeşitlerini gözüm kapalı önerebilirim. Bir de yanarlı dönerli bir sunumları var ki her an sizi şaşırtmaya hazırlar. Farklı lezzetlerden ufak ufak tadabilmek adına ortaya çeşit çeşit tacolardan söyleyip, yanına da kokteyli ekleyip keyifli bir akşamüstü geçirebilirsiniz. Yok ben çok açım ille de böyle en acılısından epey doyurucu bir yemek yemem gerekiyor diyorsanız Meksika mutfağına ait enchilada’lar ve quesedilla’lar sizleri bekliyor.
Kokteyllerin fiyatları fiks 35 TL, tacolar ise 8, 9, 10 arasında gidip geliyor. Oluru var gibi, ne dersiniz?
Cuma Cumartesi akşamları ise Latin-Jazz türünde canlı müzik keyfi olduğunu da unutmadan ekleyeyim. Özetle lezzet, eğlence ve ambiyans arayanları mutlu etmeye aday bir mekan. Ayrıca bu kadar gelmişiz, elbette ki köşe masalarda manzaraya tam anlamıyla hakim olmak istiyoruz diyorsanız da rezervasyon yaptırmayı unutmayın sevgili okurlarım.

21 Kasım 2016 Pazartesi

BOP, BREAKFAST OF PAN


Umarım keyifler yerindedir. Değilse bile keyiflenmeye hazır olun. Çünkü bu hafta sonu sizi Kadıköy’ün hızla değişen ve emin adımlarla bir Karaköy olma yolunda ilerleyen semti Yel Değirmeni’ne doğru bir yolculuğa çıkarmaya karar verdim.
Semtin birbirinden sevimli mekanlarından birinin adı da BOP, yani açılımı ile Breakfast of Pan. Peki bu sevimlilik nereden geliyor diye soracak olursanız da özetle küçük, sade, göz yormayan ama eğlenceli dekor ve elbette ki olmazsa olmaz güler yüzlü çalışanlar diyebilirim. Gelelim ben neden sizleri hafta sonu bu yolculuğa çıkarmaya karar verdim. Tabii ki en şahanesinden bir Pazar kahvaltısı keyfi sürmeniz için! Sabahtan akşama kadar kahvaltı yapabileceğiniz bol çeşitli, her şeyin en tazesinin olduğu ve bir o kadar yaratıcı, farklı tatlar barındıran kahvaltı öncelikli bir menü hazırlamış Bop. İsteğinize göre Leyla Tek ya da Leyla Çift diye adlandırılan kahvaltı tabaklarını sipariş edebilir ya da kahvaltı tabağını kendi zevklerinize göre sıfırdan hazırlayabilirsiniz. Arkadaşlarım kahvaltı tabağı tercih etmelerine rağmen, ben farklılık aradım ve yumurta, beyaz peynir, domates, biber ve nane ile hazırlanmış “fırından ekmek üstü”yü denemek istedim. Yanına da sürmeliklerden seçebiliyorsunuz. Benim tercihim kahvaltı humusu oldu. Hiç de pişman olmadım, kıtır kıtır çıtır çıtır ekmek meraklısıysanız, sabah sabah mideniz nohutu kaldırıyorsa hiç düşünmeden bunu tercih edebileceğinizi söyleyebilirim. Aynı zamanda ortaya sucuklu, ev yapımı kırmızı pestolu omlet söyledik. Yetmedi bir tane daha söyledik. Çünkü hem cidden yetmedi hem de tadı adeta damağımızda kaldı. Bop’un menüsünde “originals” kısmında farklı seçenekler ile bulabilirsiniz. Gerçekten de hepsi birbirinden orijinal. Sınırsız çay yok diye de üzülmüyoruz, çünkü çay sadece “aslında olması gerektiği gibi” 2 TL.
Her şey çok güzeldi sevgili Bop, ellerinize emeğinize sağlık. Yalnızca tek bir tavsiyem var. Tatlıları az biraz daha geliştirebilir, bu kısımda da bir farklılık yaratabilirsiniz. O potansiyeli gördüm sizde ;)
Herkese iyi haftalar dilerim.

Ulaşım için: https://tr.foursquare.com/v/bop-breakfast-of-pan/557efda8498e37ac9eac43a3

19 Kasım 2016 Cumartesi

MİNOA BOOKSTORE & CAFE


Herkese yeniden merhaba! Evet gerçekten de paylaşım yapmayalı aylar oldu. Mezuniyet, yaz tatili, ardından gelen yüksek lisans ve iş arama koşuşturmacası gibi bahanelere sığınmayacağım. Çünkü insanın istedikten sonra yapamayacağı şey yoktur anlayışı ile yaşayan birisiyim. Uzun lafın kısası büyük heveslerle açtığım, gördüklerimi, yediklerimi, içtiklerimi sizlerle paylaşırken bir o kadar keyif aldığım, bana bu fırsatı veren sayfama geri dönüyorum. Buradan blog konusunu işleyerek tekrar motive olmamı sağlayan çok değerli Erkan Saka hocama da teşekkürleri borç bilirim! 
Bu aradan sonra şimdi sizlere belki de gittiğim en güzel kitap kafe olarak hafızama kazınan Akaretler yokuşu üzerindeki Minoa Bookstore & Cafe'den bahsetmek istiyorum. İster satın alabileceğiniz, ister çayınızı, kahvenizi acıktığınızda ise binbir çeşitli tost ya da sandviç siparişinizi verip Minoa'nın son derece sıcak samimi ortamında bulunarak raflardaki kitapları okuyabileceğiniz bir kitap kafe burası. Bana kalırsa Minoa'yı diğer kitap kafelerden ayıran en büyük faktör atmosferi. Bir kere mekan yüksek tavanlı ve boydan boya kitaplarla çevrili. Aynı zamanda girişte kitaplarla süslenmiş kocaman bir avize ile karşılanmak da cabası. Işıklandırma ve renkler o kadar özenle seçilmiş ki asla daralmıyor, sıkılmıyorsunuz. Müzik seçimleri ise tam yerinde. Ne uykunuzu getirir ne de ayağa kalkıp bir anda dans etmeye başlarsınız. Olması gerektiği gibi yani. :) Bize sadece kitap satın almaya ya da okumaya gelin demiyorlar tabii. Minoa'da sohbet de var iş toplantıları da, makarna şarap da var bira patates de. Her zevke her renke herkese hitap ediyor. Kısacası yok yok!
Kahveleri son derece lezzetli. Bunun sebebi de tabii ki kahve çekirdeklerini kendilerinin çekmesi. Taze kahve, taptaze tatlılar, kişler... Daha ne olsun ki! Ben ana yemeklerini henüz denemedim ama ilk fırsatta güzel bir akşam yemeği için tekrar kapılarını çalabilirim. 
Fiyatlar ise bulunduğu konum standartlarında. Özetlemek gerekirse "biraz daha yukarısı Nişantaşı bak ona göre." :)

1 Nisan 2016 Cuma

                                                         SALOMANJE NİŞANTAŞI

         
Selam! Umarım herkesin keyfi çok yerindedir, değilse bile hazır havalar güzelleşmişken fırsat bu fırsat diyerek sizlere hızlı bir pazar kahvaltısı önerisinde bulunacağım ve o keyifler her neredeyse eminim ki yerine gelecektir.
Nişantaşı deyince akla ilk gelenin Atiye sokak olduğunu biliyordum ama Atiye Sokak deyince de Salomanje demeye yeni yeni başladım sayılır. Salomanje kafe-bar-bistro konseptlerinin hepsini barındırması sayesinde, tam bir "ne ararsanız bizde var" mottosuyla çalışıyor ve böylece özellikle de Nişantaşı civarındaki iş yerlerinin hem öğle arası hem de iş çıkış saati gözde durak yerlerinden biri oluyor. Yine de, benim için tercihen bir brunch zamanı bir de akşam üstü şarabı için ziyaret edeceğim bir yer. Sanırım bunun sebebi kahvaltısının inanılmaz bir çeşitliliğe ya da şarabının ekstra yıllanmışlığa falan sahip olmasından ziyade, sabah ve akşam saatlerinde mütevazi ve şık bir ortamda vakit geçiriyor olmanın verdiği mutluluk :)
Sizlere naçizane tavsiyem kahvaltı tabağını ortaya söyleyip, yanına sahanda yumurta, menemen ya da omlet söyleyip çok abartmadan en azından seçenekleri arttırarak uzun uzadıya bir brunch geçirmeniz. Fiyatları Nişantaşı ayarında olsa bile bu şekilde hem daha uygun olacağının hem de aynı derecede doyuma ulaşacağınızın garantisini verebilirim. Aynı zamanda ev mantısının da çok başarılı olduğunu damak zevkine güvendiğim birkaç kişiden de duyduğum için bu bilgiyi buraya rahatlıkla bırakabilirim.
Hafta sonu için rezervasyonumuzu unutmuyoruz, hafta içi ise canımız sıkıldıkça gidebiliyoruz, bilginize! :)

Ulaşım için: http://4sq.com/b4v02x

7 Mart 2016 Pazartesi

BEER HALL


Yine yeni yeniden merhaba! Öncelikle uzun zamandır paylaşımda bulunamadığım için epey üzgün olduğumu belirteyim ama geç olsun güç olmasın diyerek şimdi size son zamanların popüler yerlerinden biri haline gelen Akaretler yokuşundaki Beer Hall'ı anlatmaya koyuluyorum.
Yeni açıldığı için mi, yoksa popüler kültürün yeni gözdesi olduğu için mi ya da gerçekten de çok güzel bir ambiyansa sahip olduğu için mi bilmiyorum ama hafta sonları akşam saatlerinde yer bulmak imkansıza yakın! O yüzden illa gideceğim diyorsanız en geç akşam altıda boş yer kovalamaya başlayın derim ben.
Onun dışında alışık olduğumuz pub'lardan biraz daha farklı bir tarzı var Beer Hall'ın. Birbirini tanımayan insanların bir arada oturduğu uzun uzun masalar, 100 çeşide yakın biralar, bir tarafta tacos, onun yanında popcorn, bir diğer köşede cheddar sosludan tutun, guacamole soslusuna kadar patates kızartmaları ve yine bir taraflarda hotdog. Anlayacağınız dünya üzerinde fastfood diye tabir ettiğimiz ne varsa hepsini yapıyorlar. (Get ready for calories!) Zaten içeriye girer girmez, tam bir Amerikan havası yakalamaya çalışmış olduklarını fark edeceksinizdir.
Self servis anlayışıyla hareket etmeleri ve kalabalıktan dolayı resmen köşe kapmaca oynamak zorunda kalmış olmamız pek hoşuma gitmemiş olsa da; kaliteli müzik, farklı bir konsept, güzel biralar, leziz kaloriler, hoş sohbet, tatlı kahkahalar derim başka da bir şey demem!
Bu hafta sonu evde oturmak yok, hep beraber Akaretler'e! İyi haftalar olsun!

Ulaşım için: http://4sq.com/1ImAzC8

10 Şubat 2016 Çarşamba

SARNIÇ MEYHANE

Bugün size Kadıköy’ün ara sokaklarında kalmış olup, gözden kaçırmaya çok müsait bir yerden bahsedeceğim ki gerçek hiç de öyle değil. Görünen o ki Kadıköy’de o kadar vakit geçiren birisi olmama rağmen Sarnıç’ı gözden kaçırmış istisnai kişilerden olabilirim. Sırf aynı hataya düşmeyelim diye bugün Sarnıç’ı yazmam gerektiğini düşündüm.
Öncelikle şunu diyeyim, ben öyle meyhaneye aşırı beklentiyle giden biri değilimdir. Yeşil Efe yaş üzüm rakısı, yanında biraz mezesi ve şüphesiz rakı masasının en yakın arkadaşları olan şarkılar, türküler olsun yeter mantığıyla hareket ederim. Kaldı ki tüm gece boyunca, “ya arkadaşlar hadi bir karides güveç daha söyleyelim, çok güzelmiş”, “Zeycan, bu patlıcan ezmeden daha yemeyeceksen ben bitiriyorum valla, pek sevdim”, “yediğim en güzel kalamar tavalardan biri”, “çok doydum ama bu irmik tatlısına hayır diyemiyorum” ve türevi cümleler döndü durdu masada. Keşke şunu söylemeseydik dediğimiz bir şey bile çıkmadı, hatta bir beyaz peynir ne kadar güzel olabilir diyebilirsiniz ama o bile çok lezzetliydi. J Tüm bunların yanında, çalışanların güler yüzünü, ilgisini unutmam, unutturmam.
Yine de, benim için Sarnıç demek Tarık Uğur demek bundan sonra. Kendisi daha çok Özkan Uğur’un abisi olarak bilinse bile, ben onu artık son derece şahsına münhasır, samimi, kibar, dünya tatlısı bir insan olarak biliyorum. İçindeki enerjiyi hissedip, gece boyu şarkılarına eşlik ettiğinizde yüzünde oluşan gülümsemeyi gördükçe sizin de benimle aynı duyguları yaşayacağınıza eminim. “Şimdi selfie’ye geliyorum yanınıza” diyen birisinden bahsediyorum en nihayetinde. J
Aynı zamanda otel olarak da hizmet verdiği için müzik gece 12’de sona eriyor ve hafta sonu fix menü uygulaması yapılıyor, bilginize. Yine de ne yapın edin, yolunuzu Sarnıç’a düşürün. Unutamayacağınız bir gece geçirme ihtimaline yüzde doksan veriyorum ben, geri kalan on insanlar tuhaf anlayışımdan ötürü. J Hadi durmak yok, yapılsın rezervasyonlar!

Ulaşım için: http://4sq.com/SjpNjT

4 Şubat 2016 Perşembe

                   
Kıştan hepimiz çok bunaldık biliyorum. Kış çocuğu olduğum halde ben bile yıldım inanır mısınız? O yüzden geçen gün 18 derece havayı ve güneşi gördüğüm gibi kendimi Moda sokaklarına atmaya karar verdim. Öncelikle şunu söyleyeyim daha şimdiden güneş insanları sokağa döküyorsa baharda mahvolduk. Biz kaçamak hakkımızı kullandık ve aradan dereden Pappa Cafe'ye yolumuzu düşürdük. Pappa ufacık tefecik önünde 3-4 masası olan bir kafe. Menüsü içecekler üzerine ama içeride tatlı/tuzlu seçenekleri de görebiliyorsunuz. Kahveleri bol, farklı farklı çayları var ve apple pieları çooook lezzetli ve taze. Benim yediğim hala sıcaktı ve sanki annem yapmış gibiydi. Yalnız başınıza oturmaya, insanlardan uzaklaşmaya ya da arkadaşlarınızla kahve içip muhabbet etmeye hangisini isterseniz, Pappa bunlar için çok müsait.

P.s. Kafenin hemen karşısında kocaman bir mural var ve dünya güzeli, bi' şans verip inceleyin kim bilir neler çıkaracaksınız?

P.s.2. Hemen karşıda bi de inşaat var İstanbul gerçeği gibi duruyor orada, onu biraz göz ardı etmeniz gerekecek.

Ulaşım için: http://4sq.com/13LSsV3

3 Şubat 2016 Çarşamba


                                                          ZORLU CANTINERY


Ben geldim! Minik bir tatilden sonra kürkçü dükkanına geri dönüş yaptım ve vakit kaybetmeden aklımda yer etmiş bir başka restoranı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bana göre herhangi bir şeyden bahsederken onunla ilgili aynı cümlede şık ve kaliteli kelimelerinin yanına samimiyi de ekleyebilmek çok zor ama imkansız değilmiş. Kaldı ki ben tıpkısının aynısını Zorlu Center'ın bulvar katındaki Cantinery'e gittikten sonra söyledim. Peki neden, nasıl?
Öncelikle son derece modern bembeyaz barı, daha sonra gün ışığına doyalım diye boydan boya camların tercih edilmesi, bana kendimi küçücük ama bir o kadar da nostaljik hissettiren yüksek tavanları, şeflerin oradan oraya koştururken yaşadıkları telaşı paylaştığınız, heyecanlarına ortak olduğunuz tamamen açık mutfağı ve son olarak yine iç ısıtan huzur veren bembeyaz dış masaları ile bana kendini sevdirdi Cantinery ve işte bu sayede şık, kaliteli ve samimi oldu. :)
Yemek açısından ise; gerçekten de farklı, daha önce karşılaşmadığınız lezzetler çıkaran mutfağı sayesinde karnınızı son derece eğlenceli, keyifli ama tabii biraz tuzlu bir şekilde doyurabilirsiniz. Benim tercihim çok aç gitmediğim için, somonlu, avokadolu bruschetta olmuştu ve gram pişmanlık da duymadım. :) Yanına da, biliyorum somonun yanına ne alaka diyeceksiniz, Cantinery limonata söyledim. Siz ayrı ayrı deneseniz de olur bence! :)
Öğlen şart değil ama akşam rezervasyon yaptırmayı unutmayın. Afiyet, bal, şeker!

Ulaşım için: http://4sq.com/1nRzrHO

25 Ocak 2016 Pazartesi


NİŞANTAŞI GEDİKLİ


















Elimizde sıcacık bir kahve fincanı olmadan geçmeyecek, oldukça soğuk bir başka kış gününden herkese merhaba! Eminim ki herkesin, sürekli önünden geçip de aklında yer edindiği ama bir türlü oturma fırsatı yakalayamadığı ya da önceliklerinin farklılığı yüzünden hep es geçtiği bir yerler olmuştur. Nişantaşı'nın en renkli caddesi olan Teşvikiye Caddesi'ndeki Gedikli de benim için o yerlerden biriydi, ta ki dün akşama kadar.
Öncelikle benim ilgimi çeken bir sürü ısıtıcı sayesinde eksi bilmem kaç derece havayı size katiyen hissettirmeyen kış bahçesi oldu. Kış aylarında dışarıda oturmak isteyen insanlar için birebir olmuş, bilginize!
Oldukça zengin ve farklı bir menüsü var Gedikli'nin. Klasik latteden vazgeçmem diye düşünürken gözüme bir anda baharatlı cappucino ilişti. Son derece ilgili garsonlardan birine bu nasıl bir şeydir acaba diye sorup, boğazınızı ferahlatır, nefes açar gibi cevaplar almamla birlikte daha fazla düşünmeye gerek yoktu zaten :) Her zaman, her yerde karşılaşabileceğiniz bir şey olmadığı için baharatlı cappucinoyu denemenizi isterim açıkçası. Yanına da uzun zamandır yediğim en güzel, en hafif tatlılardan biri olan kestaneli espressolu cheesecake'i sipariş edince, bir pazar akşamı nasıl güzel geçirilirin resmini çizdim adeta. Bunu sizsiz başaramazdım Gedikli'nin güler yüzlü, ilgili çalışanları ve ellerine sağlıklı şefi, buradan size kocaman teşekkürler :)
Birinizin bile aklına "hadi gidelim, merak ettim ben burayı" gibi bir düşünce düşürdüysem ne mutlu bana. İyi haftalar olsun!

Ulaşım için: http://4sq.com/KqNzZp

18 Ocak 2016 Pazartesi

                                                             MODA NUN



Üzerinden zaman geçmeden hemen derhal sizlere dün akşam tanıştığım Nun'u anlatmak istiyorum. Bizimkisi hayırlı olsunlu bir akşam oturmasıydı ama eminim ki "yine bizli" birçok akşam geçireceğim Moda'nın kahve diyarı Nun'da. Sessiz Moda sokaklarına düşen karı izlerken, içeride sedirlerde oturup, sahibinin özenle seçtiği plaklardan akan müzikle, zencefil, bal ve limonla hazırlanan sıcacık balzelim çayımı yudumlarken "ya burası dünya tatlısı, inanılmaz samimi" bir yer olmuş diye düşündüm diyebilirim. Biraz da romantik olduğunu düşünebilirsiniz kurduğum cümleye bakacak olursak :) Üstüne siparişlerinizin nasıl hazırlandığını izleyebilir, bu sırada yapana da istediğiniz her şeyi sorabilirsiniz. Bana seve seve cevaplar gibi geldi.
Benim gibi şifa niyetine çaylarını sevenlerdenseniz go for balzelim! Yok benim kafeinim geldi, biraz da tatlı istedim diyorsanız, bardağın etrafı nutellayla boyanmış espressino tam sizlik! Bulaşığa gitmesine gerek kalmayacak kadar leziz bir şeyden bahsediyorum :)
Ayrıca ikinci el antika dükkanı olarak hizmet verdiğini de unutmadan ekleyeyim. Hem afiyet olsun, hem iyi alışverişler!

P.s Nun'u Türkçe karşılığı rahibe olan kelime olarak okumuyoruz lütfen! Mitolojide iki denizin birleştiği yer olan Nun olarak okuyoruz, bu konuda çok hassaslar :)

Ulaşım için: http://4sq.com/1ty150b

16 Ocak 2016 Cumartesi

LE PAIN QUOTIDIEN SUADİYE




Öncelikle herkese iyi hafta sonları! Bugünkü yazımın konusu uzun zamandır aklımda olup, niyeyse paylaşmak için doğru zamanı bulamadığım Belçika markası olan Le Pain Quotidien olacak. Doğru zamandan kastım da kendisini bize nadiren gösteren ama ne kadar kıymetli olduğunu bir bilse hep açar diye düşündüğüm kış güneşi! Bu nedenle fırsat bu fırsat, Bağdat Caddesi'nde küçük bir öğle yürüyüşüne çıkalım diyorum ben!
Suadiye'ye varınca da şöyle bir duralım ve doğal, sade ortamı ile dikkat çeken bence Lö Pan Kötidyen diye okunan restorana yerleşelim bakalım. Menüsünde benim en çok ilgimi çeken çeşit çeşit organik ekmekleri ve hani o anne yemeği diye tabir ettiğimiz eşi benzeri olmayan sezon spesiyalleri bölümü oldu. En güzel yanı ise hafta sonu tüm gün kahvaltı servisi var. Çünkü öyle zengin bir kahvaltı menüsü var ki akşam sekizde bile gitseniz ilk ilginizi çekecek olan yer ilk sayfası olacaktır. Fakat! Ben ki kahvaltı aşığıyım, yine de benim için Le Pain demek sebzeli kiş demek. Çok aç olduğunuz sürece doymayacağınız bir tabağa 22,5 Türk Lirası veriyor olmak beni hiç bu kadar mutlu edemezdi açıkçası :) Yanına da baharatlı elma suyu, hem de sıcak veya soğuk tercihli. Yaz kış fark etmez, bizden kurtulamazsınız diyorlar resmen.
Bugün her ne kadar güneş beni hayal kırıklığına uğratmış olsa da, siz varmış gibi yapın olur mu, pek heveslendim! Gününüz güzel geçsin :)

Ulaşım için: http://4sq.com/9DUcwu


9 Ocak 2016 Cumartesi



Well, hello folks. Bugün size Kadıköy dışından yazacağım. Benim gibi size de inanılmaz geliyor biliyorum ama bugün durağım, Nişantaşı Chocolate Bistro&Bar. Şimdi sizin kafanızda az biraz semt sebebiyle kasıntılığına dair soru işaretleri oluşmuş olabilir sanki. Öncelikle onu söyleyeyim, 20li yaşlarda gençler olarak gidip yiyip içip gereksiz kasılmayacağınız bir Nişantaşı restoranı burası. Lüks semt restoranı ön yargısına sahip olanları rahatlatmak için bi de şöyle bir bonus: Chocolate bizim yakada olsa Fenerbahçe ya da Kızıltoprak'ta olurmuş bence, oradan siz üç beş bir şey daha oluşturursunuz kafanızda. Menüye gelelim şimdi de; menüsü muhteşem. İçinde kaybolabilirsiniz ufak bir uyarı olsun bu. Ben öneri üzerine mantı yedim ve oldukça lezzetliydi ama dikkat edin benim gibi acıyı üstüne boca etmeyin çünkü acısı gerçekten acı. Bizim içtiğimiz şarap da çok güzeldi o yüzden sanırım gönül rahatlığıyla içebileceğinizi de söyleyebilirim. Buraya kadar geldim ve hala şaka şaka Kadıköy'den bir yer anlatacağım demedim bence iyi gidiyoruz.

Bir gün bir değişiklik isterseniz, bir anda atlayıp bir yerlere gidesiniz gelirse, hani yani İstanbul içinde oradan oraya geçmelik, Nişantaşı Chocolate bunun için güzel bir tercih. Şimdiden keyifli bir gün geçirmenizi dilerim. 🌸

Ulaşım için: http://4sq.com/kPnWj8

8 Ocak 2016 Cuma


                                                        VİKTOR LEVİ ŞARAP EVİ

                                        

Merhabalar, direk sorularımla başlıyorum! Anadolu Yakasında mı yaşıyorsunuz? Bir cuma akşamı evinizden çok da uzaklaşmadan, en azından kıta değiştirmeden keyifli vakit geçirmek mi istediniz? Bir de üstüne şöyle güzel bir şarap içeriz mi diyorsunuz? Şarap varsa yanında peynir tabağı olmazsa olmazınız mı? Özellikle de bu keyfi şirin bir bahçede, açık havada yaşamak istiyorsanız, sizlere şahane bir önerim var. Kadıköy Viktor Levi Şarap Evi.
 Şimdi oturup tarihçesini falan anlatıp ne kendimi sıkmaya niyetim var ne de sizi. Hem dürüst olalım, hangimiz bir yere giderken hikayesini o kadar dikkate alıyoruz ki? Fiyatları Kadıköy standartlarına göre biraz yüksek olsa da, söz konusu şarap canım değer mi değer diyorsanız bir kadeh de buyurun benim için afiyetle için! Yanına da tortellini söyleyip güzel  bir ziyafet çekin bakalım. Keyifli cumalar canlar :)

Ulaşım için: http://4sq.com/cTRyRY

2 Ocak 2016 Cumartesi


                                                     BİZON YELDEĞİRMENİ



22 yıllık Kadıköylü olmama rağmen Yeldeğirmeni'ne ilk defa üç gün önce gittiğimi utançla itiraf ediyorum. Ama illa ki yolum düşmüştür de çok vakit geçirmemiştim, herhalde oturup bir kahvesini içmemişimdir diye düşünmek istiyorum. Herkes hata yapar diyerek sizlere Bizon'la tanışma hikayemi anlatayım.
Çok soğuk, karlı bir kış günüydü, bulduğumuz ilk sıcak yere fırlattık kendimizi...Değil tabii ki! Kadıköy'ün muhtarı Ezel arkadaşımızın en güzel keşiflerinden birisi olduğuna adım kadar emin olduğum Bizon, çalışanların samimiyeti, vejetaryen makarnası, ince belli bardak çayı, giriş duvarındaki kocaman graffitisi ve en önemlisi devasa ısıtıcıları ile eksi bilmem kaç derece havada ısınmak için biçilmiş kaftan! Siparişlerimiz arasında yalnızca irmikli tatlı olmasa da olur diye düşündüm, o kadar.
Hadi hemen karlar erimeden gidin, önce bir güzel Yeldeğirmeni sokaklarını yaşayın, sonra da Bizon'un dünya tatlısı havasını soluyun!

Ulaşım  için: http://4sq.com/1M73A32