30 Aralık 2015 Çarşamba



Şu an size Kadıköy'ün kayıp cennetinden yazıyorum, Yeldeğirmeni. Havalar karlı artık evet ama mutlaka yolunuzu düşürün buralara. Şimdi de size buralardan naçizane bir yer öneriyorum, Bizon. Bir kere bütün Yeldeğirmeni'nde olduğu gibi fiyatlar aşırı uygun ve lezzetler müthiş. Ayrıca sigara içenlere sesleniyorum açık alanı ısıtıcı dolu. Bir kış akşamı yapılacak en güzel şeylerden biri Yeldeğirmeni. Sevdiceğinizi, arkadaşlarınızı, muhabbetlerinizi alın, gelin Bizon'un bir kahvesini için. İnanın pişman olmayacaksınız.

28 Aralık 2015 Pazartesi


                                                          YENİKÖY GAZEBO




Bana göre uzun bir aradan sonra yeniden merhaba! Sınavlarla boğuşmaktan, sevgili blogumuzla pek ilgilenememiş olsam da, yılın son yazısını yazmadan ve sizlere en güzelinden bir yıl dilemeden 2016'yı karşılamak istemedim. Her ne kadar yılbaşını ev olan bir yerde geçirme taraftarı olsam da, buradaki amacımız kendi deneyimlerimizle size farklı yerler farklı lezzetler tanıtmak olduğu için, yılbaşı gecesi değil de akabinindeki hafta sonu için yeni bir öneriyle geldim!
Rotayı Yeniköy'e çevirelim bakalım. Yine mi boğaz havası acaba?! Bu sefer denizle o kadar iç içeyiz ki büyük bir tanker geçtiğinde yarattığı dalgadan ıslanma ihtimali bile söz konusu diyebilirim.
Yeniköy sahilinde gezerken "ah şu yalı benim olsaydı" diye üzerine hayaller kurduğumuz bembeyaz yalılardan birinde güzel bir sabah kahvaltısı geçirmek artık imkansız değil :) İster taş duvar, tahta masalar ve beyaz hasır sandalyelerden oluşan bahçesinde ısıtıcıyla oturun, ister içeride, çiçeklerle süslenmiş, gökyüzüne bakan masalarda.
Öncelikle kahvaltı ederken çayda sınır tanımayan bir insan olarak beni en çok üzen şey her bir bardak çaydan üç lira alınmasıydı ki bu rakam normalde daha fazlaymış, kahvaltı ediyoruz diye azaltmışlar sağ olsunlar. Bu noktada beni kaybettiler diye düşünüyordum ki an geldi kendi kendime "Zeycan Monopoly'de hepimizin almaya kastığı en değerli arazilerden birindesin, ne bekliyordun" diye bir hatırlatmada bulundum. Biz kahvaltı tabağı, menemen ve bir de bildiğiniz yumurtalı ekmek olan French Toast siparişi vermiştik. Sunum harika, servis hızlı, her şey gayet lezzetliydi. Sabahları rezervasyona gerek yok ama akşam romantik bir akşam yemeği düşünceniz varsa rezervasyonu unutmayın derim.

Gelelim iyi dileklerime! Umarım bütün isteklerinizin gerçekleşeceği, hayallerinize bir adım bile olsa yaklaşacağınız, işte benim yılım diyebileceğiniz, sağlıklı, mutlu, huzur dolu şapşahane bir yıl geçirirsiniz. Şimdiden herkese iyi seneler, hoş gel 2016! :))

Ulaşım için: http://4sq.com/crxLHU

22 Aralık 2015 Salı


                             


Kış mevsimi gelince nedense olayın partileyen, oynayan, hangoverdan hangovera koşan tarafı yok oluyor farkında mısınız? Yani umarım farkındasınızdır çünkü bu durum bi tek bende böyleyse biraz üzücü. Hazır gönlümüz sakinlikten yanayken, bunun için sizi sürükleyeceğim en doğru adres sizce neresi? Tabii ki Moda. Şimdi size bir "istisna" yapacağım. Wow kötü bir kelime oyunu. Bugünkü Kadıköy mekanımız, Moda'daki İstisna Tatlar. Oldukça minnoş, ufacık, kutu gibi bir yer İstisna Tatlar. Doğruyu söylemek gerekirse çok çok da zengin bi menüsü yok ama ben ve arkadaşlarım orada denediğimiz her şeyi çok beğendik. Eğer Kadıköy'e yolunuz düşerse ya da zaten orada bir şeyler kovalıyorsanız, bir durup, gününüzü İstisna Tatlar'da geçirmenizi öneririm.

Ulaşım için: http://4sq.com/135kjhB








Taksim'in orta yerinde küçük bir kaçamak anlatacağım şimdi size. Böyle giriş yapınca fırsat sitelerinin hafta sonu tatili reklamları gibi oldu farkındayım, ama Taksim'in son halleri düşünülürse size orada hafta sonu tatili önerecek kadar kötü olmayacağımı bilin isterim. Şimdi konumuza dönelim, Urban. Eğer şehri seven biriyseniz şimdiden tavlanmış olmanız gerekiyor çünkü benim ilk sevdiğim ayrıntı ismi olmuştu. Tünel yönünden gelirken Galatasaray Lisesi'ni azıcık geçer gibi olunca, sağa dönüp bu aralar çeviklerin konuşlandığı sokağa girin, biraz ilerleyin, solunuzda. Solunuzda dediğime bakmayın Urban sokağın bir kısmına hakim; bunu graffitilerinden ve kendi kısımlarındaki sarmaşık 'çatıdan' anlıyorsunuz. Oradaki çeviklere rağmen bugüne kadar graffitilerde siyaset olmasından çekinmediklerini de söylemek isterim. Benim gibi sokak sanatı seven biriyseniz ve şehirli olmaktan garip bir haz duyuyorsanız, tercihen çok soğuk olmayan bir hafta sonu Urban'a gidip sokağın solunda kalan masalara yerleşip, güzelim süslü duvara karşı bir somonlu pizza yanına da bir 30luk tuborg söyleyin, hengameden kaçmış gibi hissetmenin keyfini çıkarın derim.

Bi küçük not: 50lik fıçı bira satışı yok :(

Ulaşım için: http://4sq.com/aYEC3o

20 Aralık 2015 Pazar

FENERBAHÇE LÜTFİYE


Herkese iyi pazarlar! Sadece birkaç saat sonra güneşi batıracağımız ve havanın yine über soğuyacağı gerçeği ile karşı karşıya olduğumuz için hemen atıyoruz kendimizi İstanbul sokaklarına.
Bugün de Fenerbahçe Lütfiyede'yiz ki bence orası pek Fenerbahçe değil, ama neyse...Artık kahvaltı saatini biraz geçtiğimiz için sizlere içmelik tavsiyelerde bulunacağım. Ama bir sonraki pazar Lütfiye'nin, içinde bir benim olmadığım dev kahvaltısını neden denemeyesiniz tabii. Özellikle de tamamen kendi yapımları olan binbir çeşit reçelleri ile çok güzel bir kahvaltı hazırlamışlar. Yine ev ve el yapımı olan kek ve pastalar çıkardıklarını da söylemeden geçmeyeyim. Bir de yine kendilerine ait Lütfiye meyve şerbetleri var ki adeta benim için yapılmışlar. Hafif ekşi tat sevenler için kesinlikle kızılcık, biraz daha tatlımsı isteyenler için ise erik ya da böğürtlen!
Yazın, baktığınız her yerde yeşilin bir tonunu gördüğünüz bahçesinde, geniş konfor ötesi koltuklarında oturabilir; kışın da büyük bir özenle dekore edilmiş, şehrin gürültüsü ve kalabalığından uzak Middle Age havasındaki iç mekanında dinlenebilirsiniz.
Ve bence bir işletmeyi sürdürebilir kılan en önemli faktörlerden birisi de çalışanların güler yüzü, hoşgörüsüdür. Ben hayatımda bu kadar kibar, yanakları sıkılası çalışanların bir arada olduğu bir yer görmedim diyebilirim!
Fiyatlar ise bu kadar sakin, huzurlu, lezzetli bir yere göre abartılacak kadar fazla da değil. Mesela meyve şerbetleri yanlış hatırlamıyorsam 11 liraydı, net değer! Pişman olmayacaksınız, şimdiden afiyet olsun :)

Ulaşım için: http://4sq.com/1oj7NWn

15 Aralık 2015 Salı

DRAFT ERENKÖY


Hazırsak şimdi size arkadaş grubunuzla aranızda tabiri caizse “bizim mekan” diyebileceğiniz bir gastropub’ı tanıtacağım. Erenköy’de açılan Draft Gastropub adından da anlaşıldığı gibi sadece bir pub değil, yani 60 70 çeşit bira bulunan menünün yanında bira ile özdeşleştirilmiş yiyecekler de var. En güzel yanı da ne biliyor musunuz? Sınırsız patlamış mısır ikramı var! Öyle de güzel bir şey ki bu patlamış mısır hiç direnmeye çalışmayın, katiyen olmuyor.
Gelelim Draft’ın asıl derdi olan bu çeşit çeşit biralara. İnanılmaz bir bira kültürüm yok ama barmenlerin de yardımı ile damak tadınıza uygun işte bu diyebileceğiniz biranızı bulup, keyifli bir akşam geçirebileceğinizin garantisini rahatlıkla verebilirim. Yine de nasıl bir şey aradığınızdan çok iyi emin olun, çünkü limonlu soda tadında bir bira ile karşılaşıp büyük hüsran da yaşayabilirsiniz :) Ama ya sen ne içerdin diye bir sorunuz varsa da Belçika birası olan Kwak ve ne birası olduğunu bilmediğim ama sırf adıyla beni tavlayan London Pride’ı denemenizi isterim açıkçası.
Çarklarla, dişlilerle dekore edilmiş olması da klasik cadde mekanlarından çok farklı bir ambiyansa sahip olmasını sağlamış. Anlayacağınız burası bar değil, cafe hiç değil, burası bir pub diye bağırıyor Draft. Mutlaka beş on dakika bile olsa direk caddeye bakan masalarda takılmayı da ihmal etmeyin, onun da ayrı bir keyfi var doğrusu.

Avrupa’da iki üç Euro verip içebileceğiniz bu biralara burada 20 30 Lira veriyor olmak gibi bir gerçek olsa bile, burası Türkiye yapacak bir şey yok. Başa gelen çekilir! İyi eğlenceler :)

Ulaşım için: http://4sq.com/e6DXib

10 Aralık 2015 Perşembe

BEBEK MANGERIE


Selamlar! Yine ben. Direk konuya giriyorum, çünkü çok acil bir durum söz konusu! Bu kadar kahve, çay, alkol muhabbeti yapıp da günün en güzel öğünü olan kahvaltı ile ilgili duygu ve düşüncelerimi paylaşmadığımı fark edince biraz üzüldüm açıkçası. Ama geç olsun güç olmasın diyerek sizlerle bir pazar kahvaltısı deneyimimi paylaşmak istiyorum ama ondan önce bu yazının konusu olan Bebek Mangerie'ye yolumun neden ve nasıl düştüğünü belirtmem gerek.
Sizi bilmem ama şahsen şuan Eggs Benedict delisi birisinin yazısını okuyorsunuz. Ana vatanının Amerika mı İngiltere mi olduğunu hala daha çözemesem de, her kim bu tarifi uygulayıp Eggs Benedict'i ortaya çıkardıysa, ona buradan kocaman bir alkış! İşte bu kadar çok sevdiğim bu şeyi İstanbul'da gerçekten de güzel ve aslına sadık yapan bir yer bulma konusunda çok zorlanmıştım ama araştırmalarım sonuç verdi ve ben kazandım! Böylece kendimi Bebek'te ve tabii ki yine denizin dibinde buldum.
Eggs Benedict odaklı gitmiş olsak da, madem geldik şöyle ortaya karışık bir şeyler yapalım dedik ve masamızda çırpılmış yumurtadan, pancake'e, Mangerie kahvaltıya kadar her şey vardı. Ona rağmen mantıklı seçimlerle çok da fazla bir hesap ödemeden gayet memnun bir şekilde doyurduk karnımızı. Eggs Benedict'i ne çeşit söylerseniz söyleyin o Hollandaise sos hepsinde olduğu için çok keyifli bir kahvaltı yapacağınızdan eminim. Ama öyle uykudan ödün vermemezlik ederseniz, biraz zor yer bulacağınız gerçeği de var tabii. Kahvaltınızı bitirdikten sonra ise sürahide servis ettikleri sangria'yı tercih edebilirsiniz. Çeşit çeşit meyve eşliğinde şarap, tatlandırıcı ve brandy sevenlere birebir bir içecektir kendisi. Şimdiden afiyet bal şeker olsun!
Ezel'in birinci sınıfta kahvaltıya sonnet yazdığını söylemeden geçemeyeceğim, kahvaltı bu kadar mühim bir mesele anlayacağınız :)

Ulaşım için http://4sq.com/dBWMxW

5 Aralık 2015 Cumartesi

                                                          GALATA CHA'YA 


Havalar soğudu, fazlasıyla soğudu, baya abarttı ve ben yılın en mutsuz dönemine girdim haliyle. Durum böyle olunca da mutlu olabileceğim yerlerin arayışına girdim, çünkü dışarıda bir dakika bile geçirmek eziyet. Ve buldum!
Sizlere içinizi ısıtacak bir sevgili veremeyebilirim ama sıcacık renkleriyle kendinizi evinizdeymiş gibi hissedebileceğiniz ve böylece bir nebze de olsa ısınabileceğiniz bir çay evi önerisinde rahatlıkla bulunabilirim. Evet bugün de adının anlamı Japonca'da çay evi olan Cha'ya Galata'dayız. Bütün çay severler buraya! Cha'yada dünyanın dört bir yanından gelen çeşit çeşit çay bulabilirsiniz, ama nasıl bu kadar çeşit çay olabilir ki sorusunun cevabını ben de bulamadım, merak etmeyin yalnız değilsiniz. Bu kadar farklı çayı bir arada görünce haliyle klasik demleme Türk çayını gözümüz görmedi bile, yalan değil. Benim favorilerimden biri Rooibos Tea, fakat biraz alışılmadık bir tadı olduğu için pek çoğunuzun damak tadına uymayabilir. Riske girmeyeyim diyenlerdenseniz aromalı çaylar deneyin derim, özellikle kavunlusu yüzünüzü kara çıkarmayacaktır. Demliklerde gelen bu çayların sunumunun güzelliğini ise bir dakika bile tartışmam! Bu demliklerin fiyatları da 15'ten başlayıp 30, 40 Türk Lirasına kadar gidiyor ama zannetmeyin ki bir bardak çaya bu kadar para veriyorsunuz. O kadar çıldırmamış neyse ki kimse :) Demliklerden rahat dört beş bardak çıkıyor, no worries!
Çay çay nereye kadar karnımız acıktı diyorsanız da, aç kalmayacağınızın garantisini rahatlıkla verebilirim. Çünkü Cha'ya yumurtaları, atıştırmalıkları ve tatlılarıyla çayın yanında en iyi ne giderin cevabını menüde tek tek göstermiş bizlere. Şimdiden iyi hafta sonları, iyi çaylanmalar! Time for a tea partyyyyy!

Ulaşım için http://4sq.com/1jt1b7k

1 Aralık 2015 Salı

KARAKÖY PİM


Selamlar! En son cumartesi günü paylaşım yaptığımı fark edince üstüne de Ezel’in Pim’i yazdığını görünce dayanamadım üç beş bir şey de ben ekleyeyim dedim. Semt Karaköy-Tophane olunca, Muhit’i satmamak adına çok farklı yerlere gidemiyoruz ama bir neler varmış neler yokmuş diye de bakmadan geçmek olmuyor tabii.
O bakmadan geçemediğimiz yerlerden biri de Pim. Bana soracak olursanız Pim’in menüsündeki en orijinal şey çeşit çeşit falafelli pitaları. Pita dedikleri pidemsi ekmeklerin içinde falafeller olunca, yanına da değişik değişik soslar konunca yeme de yanında yatlık bir görüntü çıkıyor ortaya. Yanında yatmayıp yiyince de mideye şahane bir ziyafet çektirmiş oluyorsunuz tabii. Sizi bilmem ama benim tercihim köfteli olan, ama Pim ufkunu geniş tutmuş, füme somonlu bile yapmış. Falafeller bir yana Ezel’in de dediği gibi çarpıcı tasarımı sayesinde Pim gerçekten de Karaköy'e renk katıyor.

Ps: Ben o güllü makaronu bugüne kadar nasıl yememişim?!

Ulaşım için http://4sq.com/1n5WOLl


Merhaba, yine ben.
Bugün size Karaköy Pim'i anlatmaya geldim. Her şeyden önce şunu söylemem lazım, güllü makaron. İnanın bunu yazarken bile tadı damağımda. Pim'in yanındaki minik tatlıcıdan geliyor tatlıları. Bütün menü aslında hem biraz farklı, böyle sanki deneysel, hem de lezzetli. Ama hepsi bi yana iç tasarımı ve yüksek tavanı benim Pim'le ilgili en beğendiğim özelliklerden olmuştu ilk gittiğimde. Yine Karaköy - Tophane kıyılarında gezdiğim bu yazımda Pim'le ilgili şunu söyleyebilirim, sanki Karaköy griymiş de bu tatlı mekanımız onun capcanlı renkleriymiş gibi.
Yazının sonuna gelmişken tekrar hatırlatayım, güllü makaron. Muuutlaka deneyin.

28 Kasım 2015 Cumartesi

360İST


Yeniden merhabalar! İstanbul manzarası delisi biri olduğumu şimdiye kadar yaptığım paylaşımlardan, mekan tercihlerimden anlamışsınızdır zaten diye düşünüyorum. Deniz yoksa asla yaşayamam diyenlerden biri de benim işte.
Bu cumartesi de sizi yine Taksim'de bol manzaralı bir restoran-kulüp ile tanıştırmak istiyorum. Akşam için henüz bir plan yapmadıysanız, alın size mis gibi plan, ama ne yazık ki hava yağmurlu olduğu için terasında eller havaya yapmak yerine camın arkasına sığınmak zorunda kalınabilir. Ne yapalım, hava soğuk diye eve tıkılmak zorunda da değiliz ya.
Merhaba Tomtom mahallesindeki Mısır apartmanının en üst katı, 360 İstanbul! Adına yaraşır bir yer olmuş gerçekten de. Önüm Galata Kulesi, arkam İstiklal Caddesi, sağım Topkapı'ya kadar uzanıyor, solum Boğaz Köprüsü'nü kucaklıyor. 360 İstanbul belli bir saate kadar restoran, ama açıkçası ben öğrenci olmanın getirisinden ötürü daha çok gece 12'den sonraki dans edelim kısmına gitmeyi tercih ediyorum. O yüzden falanca yemeği güzeldir diye boşuna atıp tutmaya gerek yok. Peki ne içelim diyorsanız da, ister şişenizi açın, ister kokteyl, ister bira alın kimse size sen hayırdır demez. Bu özgürlüğü açısından bile tercih edilesi bir mekan 360. Yine de paran varsa gel diye bağırdığını unutmayalım, kendinizi şımartmak istiyorsanız buyurun benim yerime de eğleniniz. Akşama açılmayı bekleyen tonla ders notum var da. İngiliz Dili Edebiyatı kalp! Hadi size iyi eğlenceler, bana iyi çalışmalar. #tchüs

Ulaşım için http://4sq.com/bv1zIU

26 Kasım 2015 Perşembe

BIG CHEFS HİSAR

















Benim gibi sürekli arkadaşlarınızı farklı bir yere gidelim, uzaklaşalım hadi, değişiklik olsun diye darlayanlardansanız, size şimdiden bu hafta sonu için bir darlama bahanesi vereyim. Uzak dediğim de Anadolu Hisarı bu arada. Hemen hemen herkes Big Chefs'i biliyordur. Ama dürüst olmak gerekirse burası Big Chefs olduğu için değil de, daha çok Anadolu Hisarı'nda olduğu için gidilesi bir yer. He bir de hemen yanındaki yalının muhteşemliğinin yarattığı kıskançlığı da söylemem gerek, çünkü ben en son kapılarını çalıp "kahvaltı sofranızda bir kişilik yer var mı acaba?" deme yüzsüzlüğünü bile yapmak üzereydim.
Big Chefs'e gelecek olursak; çiçekli böcekli bahçesinde, İstanbul Boğazına nazır denize sıfır masalarında güne güzel başlamak isteyenler için birebir olan bu restoranın ev yapımı limonatasını ka-çır-ma-yın! Bu kadar netim yani. Çünkü sürahi büyüklüğüne beş kala bardaklarda servis edilen özellikle yeşil elmalı limonatanın tadı başka yerde yok. Sanki böyle yeşil elmayı ve limonu yemek niyetine önünüze koydukları bir limonatadan bahsediyorum. İnsanın karnı bile doyar yani, o derece. Doymuyorsa, yanına dana kıymalı ve sebzeli nachos söyleyin, çay için de yalıda bir şansınızı deneyin bakalım. :) Şimdiden iyi hafta sonları!

Bu yazımda da anlaşıldığı üzere "takık" olduğum yalıyı yukarıdaki fotoğrafta görebilirsiniz. Haksız mıyım ama siz söyleyin!

Ulaşım için http://4sq.com/1cg0WVF

24 Kasım 2015 Salı




Muhterem ülkemizin ne idüğü belirsiz yollara girdiği şu acayip gündemde size ilaç gibi gelecek bir mekan önerimle burdayım; Kadıköy Polka. Öncelikle şunu belirtsem iyi olur, Kadıköy benim ömrümün %80ini geçirdiğim yer. Durum böyleyken sanırım evim gibi diyebilirim. Heh işte Polka da bu evde sahip olduğum ufak tefek, sıcak böyle sanki annemin makarna ünden ördüğü bi atkı gibi en nadide oda. Ufak tefek derken ciddiyim bu arada gerçekten ufacık. Atmosferi, sahibi, çalışanları size aynı anda hem saygılı hem sıcakkanlı. O kadarcık bi yerde bile kimisi bi köşede sevgilisiyle, kimisi arkadaşıyla muhabbette, kimisi de dersinin başında olabiliyor ayrıca. Menüsündeki şeyler de hep lezzetli ama benim için Polka'yı temsil eden menü sebzeli tostu ve earl grey çay.

Polka sanki dünyanın ücra bi köşesinde barışın, huzurun, sakinliğin ve samimiyetin egemen olduğu, gözden kaçmış minik bir adacık gibi. Bir gün olur da akmarın sokağını bitirip dümdüz Rexx'e çıkarken, direksiyonunuzu sağa kırarsanız, sokak girişindeki otoparkı azıcık geçince bu müthiş köşeyi bulabilirsiniz.

Şimdiden keyifli günler.

Ulaşım için http://4sq.com/f9Unwz
İNCİRALTI BEYLERBEYİ



Size bir soru! Lise arkadaşları mı daha candır, yoksa üniversite mi? Birçoğunuzun benim gibi lise diyeceğine eminim. (Sözüm meclisten dışarı Ezo!) Onlarla toplaşıp dans etmeye gitmek de, kahve içmeye çıkmak da ayrı keyif verir insana. Bir de rakı balık yaptığınızı düşünün, daha ne istersiniz ki!
Durağımız Beylerbeyi İnciraltı Meyhanesi. Eski İstanbul, kış bahçesi, sanat müziği, rakı, balık, meze ve dostlar! Dünyanın en güzel cümlesi oldu galibası. Yemyeşil bahçesinin duvarları eminim ki şimdikinden çok daha güzel olan İstanbul’un eski fotoğraflarıyla örülmüş, arka fonuna da ne çok bağıran ne de duyamayacağınız kadar kısık bir sanat müziği konulmuş. Masasıyla, sandalyesiyle, fotoğraflarıyla ve müziğiyle resmen eski Türk filmi havasında bir yer. Rakı bardaklarının altındaki dantel detayını da atlamayalım. Ben mi abartıyorum bilmiyorum ama sizce de en ince ayrıntısına kadar düşünülmemiş mi?!
Gelelim ne içsek ne yesek muhabbetine. Rakının yanında her ne seviyorsanız yiyebilirsiniz, zira her şey son derece taze ve lezzetli ama bana sorarsanız benim favorilerim haydari, patlıcan ve ahtapot salatası. Bir de balık turşusu diye bir şey var, adında hiç meymenet olmasa da deli bir şey, kaçırmayın derim.
Gelelim işin en garip kısmına, şimdi siz her şey bu kadar iyiyse burası kesin pahalıdır falan diye düşünmüşsünüzdür. Good news! Kesinlikle aşırı pahalı falan değil! Bir tek dileğim var sen de şımarıp, bizi yarı yolda bırakma İnciraltı. 

Ulaşım için http://4sq.com/cin1tm

22 Kasım 2015 Pazar

                                                             ÇUKUR'CUMA


Üniversitenizin şehrin içinde olmasının en güzel yanlarından biri ders çıkışlarında adeta bir turist havasında İstanbul keşfi yapmak olsa gerek. Bir gün yine kızlarla ne yapsak ne yapsak diye düşünürken kendimizi Beyoğlu'nun sahile bakan kısmında yer alan Çukurcuma semtinde bulduk. Adının neden Çukurcuma olduğu konusunda en ufak bir fikrim yok ama bence çok tatliş bir semt adı olmuş ve kendisi de bir o kadar tatliş bir yer.
Bölgede çok sayıda antikacı ve özellikle kedi ile karşılaşabilirsiniz ve tabii ki de konumuz olan Çukurcuma atmosferine yakışır birtakım kafelerle de. Bol bol yokuş çıkmaktan yorgun düşünce tamamen tesadüfi bir şekilde gördüğümüz Cuma adındaki kafe soluklanıp, soğuk bir şeyler içmemiz için bize kucak açtı. Hayır demek ne mümkün! İçerisi çok küçük olduğu için güzel havalarda gidip, dışarı kısmında oturmanızı tavsiye ederim. Hem bu şekilde Çukurcuma esnafını da gözlemlemek için bir fırsatınız olur, garip zevklerim olabilir ama bence çok eğlenceli bir şey :) Biz tamamen sohbet amaçlı gitmiştik ama kızlar kusura bakmayın kitabım, içeceğim ve ben daha çok yakışırdık Cuma'ya. İçecek derken de ev yapımı elmalı, naneli buzlu çayı içmenizi şiddetle tavsiye ediyorum. Yanlış hatırlamıyorsam salatalıklısı da vardı ama Zeycan gittik yoktu diye kızmayın, emin değilim çünkü.
Fiyatları da bir Cihangir kadar almış başını gitmiyor ama alıp gitmeye de yakın açıkçası.
Diyeceğim o ki ne yapıp edin yolunuzu Çukurcuma'ya düşürün, sonra da Cuma'da bir keyif molası verin. Such sefa düşkünlüğü!

Ulaşım için http://4sq.com/ZKenZV

21 Kasım 2015 Cumartesi





Eğer siz de benim gibi dans etmeyi birazcık seviyor ama bir türlü gece kulubü insanı olamıyorsanız, elektronik müzik tercih edip bir de Anadolu yakasında oturuyorsanız, size bütün yazımı geçirdiğim hipster cenneti arkaodayı anlatmaktan gurur duyarım. Aslında dansa indirgemek ne kadar anlamlı bilemedim ama bizim yakada özellikle Kadıköy'de bu alanda bence en tercih edilebilir yer arkaoda. Sanırım bütün yaz yaşadığımız tek sıkıntı saat 2de mekan kapandığında kendimizi moda havuzda bulmaktan başka çaremiz olmamasıydı. Gece takılmasının yanı sıra akşamüstü birası için de çoğu zaman tercih ettiğim arkaoda, alkol fiyatlarıyla bazen barlar sokağının, çoğu zaman Kadıköy'ün kalanının üstüne çıksa da, sırf bahçesiyle bile diğer mekanlardan net bir şekilde ayrılıyor. Ayrıca sadece yaz değil sonbaharda da arka bahçesi ya da üst balkonu müthiş huzurlu oluyor. Bir de ufak bir tavsiye, rahat vakit geçirmek ya da mutlaka arkaoda'da oturmak istiyorsanız, en geç 5 gibi gidip yer kapmanız mantıklı olur. Ben yaz boyunca günlerimi gündüzden geceye oraya adadığım için ayakta kalmak nedir görmedim. Yok ben içkimi alacağım dans edeceğim o bana yeter diyorsanız zaten doğru yerdesiniz, yeterince şanslı olursanız, Yasemin Mori ile kadeh tokuşturabilir, Kaan Boşnak'ın boş muhabbetine maruz kalabilirsiniz.

Birtakım küçük tipler:

Oturulacak en güzel yer : bahçe girişindeki basamaklar.

Masadaki muhabbetten canınız sıkıldığında yapılacak şey : yeni grafittileri anlamaya calışmak

Cin tonik seviyorsanız bu sefer içmeniz gereken : cin limonata

Cin tonik seviyorsanız kesinlikle içmemeniz gereken : mentha

Ulaşım için http://4sq.com/a4cWgW
MAMA SHELTER 



Günlerden cumartesi! Güzel bir gece geçirmek için şahane bir gün. E hava da fena değil. O zaman hadi hep beraber Taksim'in coşkusuna, kalabalığına, eğlencesine karışalım. Hemen hemen her cebe, her tarza uygun birbirinden farklı belki de yüzlerce, binlerce mekan vardır Taksim'de, ama bugün benim lüks olasım geldi valla. Güzel güzel giyinip, Taksim Demirören'in en üst katındaki Mama Shelter'ın cıvıl cıvıl dekore edilmiş iç mekanındaki bara oturup, Lynchburg Lemonade siparişi verip; varsa canlı müzikle ruhumu, yoksa yanımdaki Erasmuslu ile gönlümü eğlendirmek istedim. Tabii bir de yalan yok buraya birçok kişi show off amacıyla da geliyor, o yüzden sırf onların dedikodusunu yapmak için bile gidebilirsiniz. Şahsen ben bazen bunu yapıyorum :))
Yaz aylarında İstanbul manzarasını kucaklayabileceğiniz terasını unutursam büyük hak yerim, ayıp olur. 'Ah İstanbul' luk bir manzaraya hoş gidin! Keyifli cumartesiler.

Ulaşım için http://4sq.com/WskXD8

20 Kasım 2015 Cuma

                                                      KARAKÖY MUHİT
     


İlk paylaşım, ilk yazı olacağı için bizim için özel, anısı olan bir tercih yapmak istedik ve bunun Karaköy Muhit'ten başka bir yer olamayacağı kanısına vardık. Hani böyle bir bebeğin ilk adımını attığı günü bilip, onun nasıl büyüdüğünü, ne yollar kat ettiğini gördükçe, başarı merdivenlerini nasıl birer birer çıktığına şahit oldukça, heyecanınıza engel olamaz ve bu heyecanı onu her gördüğünüzde sanki tekrardan yaşarsınız ya, bu ilk açıldığında üç dört masası olan, etrafında o zamanlar başka hiçbir kafe bile olmayan ama şimdi neredeyse bir sokağın tamamına sahip ve o sokağın havasını size en güzel şekilde hissettiren Muhit de bizim bebeğimiz gibi bir şey. Şu anda civarında birçok konsept kafe, birbirinden güzel mekanlar olsa bile, hiçbiri Kadir abinin çayı kadar tat vermez, emin olabilirsiniz. Alt tarafı bir kafe deyip geçmeyin. Öyle düşünseydik ne biz bu blogu açıp, bu yazıları yazıyor olurduk, ne de siz değerli vaktinizi ayırıp, bu yazdıklarımızı okuyor olurdunuz, yani umarım okuyorsunuzdur :)
Muhit'e gidip, şunu şunu yiyin, bunu için falan demeyeceğim açıkçası. Bunun ayrımını bile yapmak istemeyecek kadar seviyoruz biz Muhit'imizi, sadece gidin! Bizim hissettiğimiz bu samimiyeti sizin de göz ardı etmeyeceğinizden eminim. Şimdiden afiyet olsun, Kadir abime selamlar.

Ulaşım için http://4sq.com/UKyDq0


Blogumuza ilk göz ağrımızdan başlıyoruz.
Muhit Karaköy bizim şu üniversite hayatında okul çıkışı bir yerlerde takılalımı ilk öğrendiğimiz yerdi. Biz daha birinci sınıftayken Muhit'in sokağı sarmaşıklı, masaları kocaman, duvarı da o kocaman antenliydi ve biz orayı birkaç kisi oturup saatlerce muhabbete daldığımız gün yakından tanıdık. Hani insan zor bi günden evine döner, rahat rahat yayılır da muhabbete dalar ya, biz Muhit'te onu yaşadık. Yanlış hatırlamıyorsam da o gün Kadir abi ile tanıştık. Ben hala bilmiyorum Kadir abinin Muhit'te tam olarak görevi nedir ama belli ki oranın hayati organları kalbi, beyni Kadir abi. O gün bügün her gittiğimizde biz ona derslerimizi anlatırız, o bize hayatını. En son İngilizce öğrenmeye başlamıştı mesela hatırladığım.
Muhit o Tophane-Karaköy çevresine mantar gibi pıt pıt açılan her mekana göre hep daha samimi geldi bana. Hatta sanki biz orada otururken üstüne bugünkü hipster Tophane kurulmuş gibi oldu ama bir şekilde bizim mekanımız sıcaklığını kaybetmedi.
Menüye yeme-içme kısmına gelirsek de, evet fiyatlar Tophane-Karaköy kafesi fiyatları, ama içtiginiz ya da yediğiniz hiçbir şeyden şikayet etmezsiniz. Bitki çayları mesela en ufak örnek, poşet cay değil. Yemekleri de çok lezzetli ama ben kendi adıma ay başında değilsek Muhit'e genelde çay/kahve içmeye gidiyorum. Gerçi Galata Simitçisi'ne uğrayıp üc beş simit alıp çayınızla yeseniz de zaten kimse size ne yapıyorsunuz demez içiniz rahat olsun.
Nihayetinde ne olursa olsun Muhit bizim için üniversite arkadaşlığının evi gibi, ve eminim sizler için de o sıcaklığı sonuna kadar sağlayacak.

P.s. Biz ilk Kadir abiyi tanıdık diye ondan çok bahsettim ama bugüne kadar Muhit'te hiç kaba garson görmedim.