20 Kasım 2015 Cuma



Blogumuza ilk göz ağrımızdan başlıyoruz.
Muhit Karaköy bizim şu üniversite hayatında okul çıkışı bir yerlerde takılalımı ilk öğrendiğimiz yerdi. Biz daha birinci sınıftayken Muhit'in sokağı sarmaşıklı, masaları kocaman, duvarı da o kocaman antenliydi ve biz orayı birkaç kisi oturup saatlerce muhabbete daldığımız gün yakından tanıdık. Hani insan zor bi günden evine döner, rahat rahat yayılır da muhabbete dalar ya, biz Muhit'te onu yaşadık. Yanlış hatırlamıyorsam da o gün Kadir abi ile tanıştık. Ben hala bilmiyorum Kadir abinin Muhit'te tam olarak görevi nedir ama belli ki oranın hayati organları kalbi, beyni Kadir abi. O gün bügün her gittiğimizde biz ona derslerimizi anlatırız, o bize hayatını. En son İngilizce öğrenmeye başlamıştı mesela hatırladığım.
Muhit o Tophane-Karaköy çevresine mantar gibi pıt pıt açılan her mekana göre hep daha samimi geldi bana. Hatta sanki biz orada otururken üstüne bugünkü hipster Tophane kurulmuş gibi oldu ama bir şekilde bizim mekanımız sıcaklığını kaybetmedi.
Menüye yeme-içme kısmına gelirsek de, evet fiyatlar Tophane-Karaköy kafesi fiyatları, ama içtiginiz ya da yediğiniz hiçbir şeyden şikayet etmezsiniz. Bitki çayları mesela en ufak örnek, poşet cay değil. Yemekleri de çok lezzetli ama ben kendi adıma ay başında değilsek Muhit'e genelde çay/kahve içmeye gidiyorum. Gerçi Galata Simitçisi'ne uğrayıp üc beş simit alıp çayınızla yeseniz de zaten kimse size ne yapıyorsunuz demez içiniz rahat olsun.
Nihayetinde ne olursa olsun Muhit bizim için üniversite arkadaşlığının evi gibi, ve eminim sizler için de o sıcaklığı sonuna kadar sağlayacak.

P.s. Biz ilk Kadir abiyi tanıdık diye ondan çok bahsettim ama bugüne kadar Muhit'te hiç kaba garson görmedim.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder