Merhaba, biz gezmeyi tozmayı çok seven, mümkün olduğunca duyduğumuz yeni mekanlara giden iki üniversite arkadaşıyız. Aslında biraz daha mazimiz de var ama asıl kaynaştığımız, bir araya geldiğimiz yer İstanbul Üniversitesi oldu. Madem gezmeyi seviyoruz ve kahve içmek için her zaman bir bahanemiz var; neden bunları yazıya döküp, başkalarıyla da paylaşmıyoruz diye düşündük ve işte buradayız! :)
30 Aralık 2015 Çarşamba
28 Aralık 2015 Pazartesi
YENİKÖY GAZEBO
Bana göre uzun bir aradan sonra yeniden merhaba! Sınavlarla boğuşmaktan, sevgili blogumuzla pek ilgilenememiş olsam da, yılın son yazısını yazmadan ve sizlere en güzelinden bir yıl dilemeden 2016'yı karşılamak istemedim. Her ne kadar yılbaşını ev olan bir yerde geçirme taraftarı olsam da, buradaki amacımız kendi deneyimlerimizle size farklı yerler farklı lezzetler tanıtmak olduğu için, yılbaşı gecesi değil de akabinindeki hafta sonu için yeni bir öneriyle geldim!
Rotayı Yeniköy'e çevirelim bakalım. Yine mi boğaz havası acaba?! Bu sefer denizle o kadar iç içeyiz ki büyük bir tanker geçtiğinde yarattığı dalgadan ıslanma ihtimali bile söz konusu diyebilirim.
Yeniköy sahilinde gezerken "ah şu yalı benim olsaydı" diye üzerine hayaller kurduğumuz bembeyaz yalılardan birinde güzel bir sabah kahvaltısı geçirmek artık imkansız değil :) İster taş duvar, tahta masalar ve beyaz hasır sandalyelerden oluşan bahçesinde ısıtıcıyla oturun, ister içeride, çiçeklerle süslenmiş, gökyüzüne bakan masalarda.
Öncelikle kahvaltı ederken çayda sınır tanımayan bir insan olarak beni en çok üzen şey her bir bardak çaydan üç lira alınmasıydı ki bu rakam normalde daha fazlaymış, kahvaltı ediyoruz diye azaltmışlar sağ olsunlar. Bu noktada beni kaybettiler diye düşünüyordum ki an geldi kendi kendime "Zeycan Monopoly'de hepimizin almaya kastığı en değerli arazilerden birindesin, ne bekliyordun" diye bir hatırlatmada bulundum. Biz kahvaltı tabağı, menemen ve bir de bildiğiniz yumurtalı ekmek olan French Toast siparişi vermiştik. Sunum harika, servis hızlı, her şey gayet lezzetliydi. Sabahları rezervasyona gerek yok ama akşam romantik bir akşam yemeği düşünceniz varsa rezervasyonu unutmayın derim.
Gelelim iyi dileklerime! Umarım bütün isteklerinizin gerçekleşeceği, hayallerinize bir adım bile olsa yaklaşacağınız, işte benim yılım diyebileceğiniz, sağlıklı, mutlu, huzur dolu şapşahane bir yıl geçirirsiniz. Şimdiden herkese iyi seneler, hoş gel 2016! :))
Ulaşım için: http://4sq.com/crxLHU
22 Aralık 2015 Salı
Kış mevsimi gelince nedense olayın partileyen, oynayan, hangoverdan hangovera koşan tarafı yok oluyor farkında mısınız? Yani umarım farkındasınızdır çünkü bu durum bi tek bende böyleyse biraz üzücü. Hazır gönlümüz sakinlikten yanayken, bunun için sizi sürükleyeceğim en doğru adres sizce neresi? Tabii ki Moda. Şimdi size bir "istisna" yapacağım. Wow kötü bir kelime oyunu. Bugünkü Kadıköy mekanımız, Moda'daki İstisna Tatlar. Oldukça minnoş, ufacık, kutu gibi bir yer İstisna Tatlar. Doğruyu söylemek gerekirse çok çok da zengin bi menüsü yok ama ben ve arkadaşlarım orada denediğimiz her şeyi çok beğendik. Eğer Kadıköy'e yolunuz düşerse ya da zaten orada bir şeyler kovalıyorsanız, bir durup, gününüzü İstisna Tatlar'da geçirmenizi öneririm.
Ulaşım için: http://4sq.com/135kjhB
Taksim'in orta yerinde küçük bir kaçamak anlatacağım şimdi size. Böyle giriş yapınca fırsat sitelerinin hafta sonu tatili reklamları gibi oldu farkındayım, ama Taksim'in son halleri düşünülürse size orada hafta sonu tatili önerecek kadar kötü olmayacağımı bilin isterim. Şimdi konumuza dönelim, Urban. Eğer şehri seven biriyseniz şimdiden tavlanmış olmanız gerekiyor çünkü benim ilk sevdiğim ayrıntı ismi olmuştu. Tünel yönünden gelirken Galatasaray Lisesi'ni azıcık geçer gibi olunca, sağa dönüp bu aralar çeviklerin konuşlandığı sokağa girin, biraz ilerleyin, solunuzda. Solunuzda dediğime bakmayın Urban sokağın bir kısmına hakim; bunu graffitilerinden ve kendi kısımlarındaki sarmaşık 'çatıdan' anlıyorsunuz. Oradaki çeviklere rağmen bugüne kadar graffitilerde siyaset olmasından çekinmediklerini de söylemek isterim. Benim gibi sokak sanatı seven biriyseniz ve şehirli olmaktan garip bir haz duyuyorsanız, tercihen çok soğuk olmayan bir hafta sonu Urban'a gidip sokağın solunda kalan masalara yerleşip, güzelim süslü duvara karşı bir somonlu pizza yanına da bir 30luk tuborg söyleyin, hengameden kaçmış gibi hissetmenin keyfini çıkarın derim.
20 Aralık 2015 Pazar
FENERBAHÇE LÜTFİYE
Herkese iyi pazarlar! Sadece birkaç saat sonra güneşi batıracağımız ve havanın yine über soğuyacağı gerçeği ile karşı karşıya olduğumuz için hemen atıyoruz kendimizi İstanbul sokaklarına.
Bugün de Fenerbahçe Lütfiyede'yiz ki bence orası pek Fenerbahçe değil, ama neyse...Artık kahvaltı saatini biraz geçtiğimiz için sizlere içmelik tavsiyelerde bulunacağım. Ama bir sonraki pazar Lütfiye'nin, içinde bir benim olmadığım dev kahvaltısını neden denemeyesiniz tabii. Özellikle de tamamen kendi yapımları olan binbir çeşit reçelleri ile çok güzel bir kahvaltı hazırlamışlar. Yine ev ve el yapımı olan kek ve pastalar çıkardıklarını da söylemeden geçmeyeyim. Bir de yine kendilerine ait Lütfiye meyve şerbetleri var ki adeta benim için yapılmışlar. Hafif ekşi tat sevenler için kesinlikle kızılcık, biraz daha tatlımsı isteyenler için ise erik ya da böğürtlen!
Yazın, baktığınız her yerde yeşilin bir tonunu gördüğünüz bahçesinde, geniş konfor ötesi koltuklarında oturabilir; kışın da büyük bir özenle dekore edilmiş, şehrin gürültüsü ve kalabalığından uzak Middle Age havasındaki iç mekanında dinlenebilirsiniz.
Ve bence bir işletmeyi sürdürebilir kılan en önemli faktörlerden birisi de çalışanların güler yüzü, hoşgörüsüdür. Ben hayatımda bu kadar kibar, yanakları sıkılası çalışanların bir arada olduğu bir yer görmedim diyebilirim!
Fiyatlar ise bu kadar sakin, huzurlu, lezzetli bir yere göre abartılacak kadar fazla da değil. Mesela meyve şerbetleri yanlış hatırlamıyorsam 11 liraydı, net değer! Pişman olmayacaksınız, şimdiden afiyet olsun :)
Ulaşım için: http://4sq.com/1oj7NWn
15 Aralık 2015 Salı
DRAFT ERENKÖY
Hazırsak şimdi size arkadaş grubunuzla aranızda tabiri
caizse “bizim mekan” diyebileceğiniz bir gastropub’ı tanıtacağım. Erenköy’de
açılan Draft Gastropub adından da anlaşıldığı gibi sadece bir pub değil, yani
60 70 çeşit bira bulunan menünün yanında bira ile özdeşleştirilmiş yiyecekler
de var. En güzel yanı da ne biliyor musunuz? Sınırsız patlamış mısır ikramı
var! Öyle de güzel bir şey ki bu patlamış mısır hiç direnmeye çalışmayın,
katiyen olmuyor.
Gelelim Draft’ın asıl derdi olan bu çeşit çeşit biralara.
İnanılmaz bir bira kültürüm yok ama barmenlerin de yardımı ile damak tadınıza
uygun işte bu diyebileceğiniz biranızı bulup, keyifli bir akşam
geçirebileceğinizin garantisini rahatlıkla verebilirim. Yine de nasıl bir şey
aradığınızdan çok iyi emin olun, çünkü limonlu soda tadında bir bira ile
karşılaşıp büyük hüsran da yaşayabilirsiniz :) Ama ya sen ne içerdin diye bir sorunuz varsa da Belçika birası olan Kwak ve ne
birası olduğunu bilmediğim ama sırf adıyla beni tavlayan London Pride’ı
denemenizi isterim açıkçası.
Çarklarla, dişlilerle dekore edilmiş olması da klasik cadde
mekanlarından çok farklı bir ambiyansa sahip olmasını sağlamış. Anlayacağınız
burası bar değil, cafe hiç değil, burası bir pub diye bağırıyor Draft. Mutlaka
beş on dakika bile olsa direk caddeye bakan masalarda takılmayı da ihmal
etmeyin, onun da ayrı bir keyfi var doğrusu.
Avrupa’da iki üç Euro verip içebileceğiniz bu biralara
burada 20 30 Lira veriyor olmak gibi bir gerçek olsa bile, burası Türkiye
yapacak bir şey yok. Başa gelen çekilir! İyi eğlenceler :)
Ulaşım için: http://4sq.com/e6DXib
Ulaşım için: http://4sq.com/e6DXib
10 Aralık 2015 Perşembe
BEBEK MANGERIE
Selamlar! Yine ben. Direk konuya giriyorum, çünkü çok acil bir durum söz konusu! Bu kadar kahve, çay, alkol muhabbeti yapıp da günün en güzel öğünü olan kahvaltı ile ilgili duygu ve düşüncelerimi paylaşmadığımı fark edince biraz üzüldüm açıkçası. Ama geç olsun güç olmasın diyerek sizlerle bir pazar kahvaltısı deneyimimi paylaşmak istiyorum ama ondan önce bu yazının konusu olan Bebek Mangerie'ye yolumun neden ve nasıl düştüğünü belirtmem gerek.
Sizi bilmem ama şahsen şuan Eggs Benedict delisi birisinin yazısını okuyorsunuz. Ana vatanının Amerika mı İngiltere mi olduğunu hala daha çözemesem de, her kim bu tarifi uygulayıp Eggs Benedict'i ortaya çıkardıysa, ona buradan kocaman bir alkış! İşte bu kadar çok sevdiğim bu şeyi İstanbul'da gerçekten de güzel ve aslına sadık yapan bir yer bulma konusunda çok zorlanmıştım ama araştırmalarım sonuç verdi ve ben kazandım! Böylece kendimi Bebek'te ve tabii ki yine denizin dibinde buldum.
Eggs Benedict odaklı gitmiş olsak da, madem geldik şöyle ortaya karışık bir şeyler yapalım dedik ve masamızda çırpılmış yumurtadan, pancake'e, Mangerie kahvaltıya kadar her şey vardı. Ona rağmen mantıklı seçimlerle çok da fazla bir hesap ödemeden gayet memnun bir şekilde doyurduk karnımızı. Eggs Benedict'i ne çeşit söylerseniz söyleyin o Hollandaise sos hepsinde olduğu için çok keyifli bir kahvaltı yapacağınızdan eminim. Ama öyle uykudan ödün vermemezlik ederseniz, biraz zor yer bulacağınız gerçeği de var tabii. Kahvaltınızı bitirdikten sonra ise sürahide servis ettikleri sangria'yı tercih edebilirsiniz. Çeşit çeşit meyve eşliğinde şarap, tatlandırıcı ve brandy sevenlere birebir bir içecektir kendisi. Şimdiden afiyet bal şeker olsun!
Ezel'in birinci sınıfta kahvaltıya sonnet yazdığını söylemeden geçemeyeceğim, kahvaltı bu kadar mühim bir mesele anlayacağınız :)
Ulaşım için http://4sq.com/dBWMxW
5 Aralık 2015 Cumartesi
GALATA CHA'YA
Havalar soğudu, fazlasıyla soğudu, baya abarttı ve ben yılın en mutsuz dönemine girdim haliyle. Durum böyle olunca da mutlu olabileceğim yerlerin arayışına girdim, çünkü dışarıda bir dakika bile geçirmek eziyet. Ve buldum!
Sizlere içinizi ısıtacak bir sevgili veremeyebilirim ama sıcacık renkleriyle kendinizi evinizdeymiş gibi hissedebileceğiniz ve böylece bir nebze de olsa ısınabileceğiniz bir çay evi önerisinde rahatlıkla bulunabilirim. Evet bugün de adının anlamı Japonca'da çay evi olan Cha'ya Galata'dayız. Bütün çay severler buraya! Cha'yada dünyanın dört bir yanından gelen çeşit çeşit çay bulabilirsiniz, ama nasıl bu kadar çeşit çay olabilir ki sorusunun cevabını ben de bulamadım, merak etmeyin yalnız değilsiniz. Bu kadar farklı çayı bir arada görünce haliyle klasik demleme Türk çayını gözümüz görmedi bile, yalan değil. Benim favorilerimden biri Rooibos Tea, fakat biraz alışılmadık bir tadı olduğu için pek çoğunuzun damak tadına uymayabilir. Riske girmeyeyim diyenlerdenseniz aromalı çaylar deneyin derim, özellikle kavunlusu yüzünüzü kara çıkarmayacaktır. Demliklerde gelen bu çayların sunumunun güzelliğini ise bir dakika bile tartışmam! Bu demliklerin fiyatları da 15'ten başlayıp 30, 40 Türk Lirasına kadar gidiyor ama zannetmeyin ki bir bardak çaya bu kadar para veriyorsunuz. O kadar çıldırmamış neyse ki kimse :) Demliklerden rahat dört beş bardak çıkıyor, no worries!
Çay çay nereye kadar karnımız acıktı diyorsanız da, aç kalmayacağınızın garantisini rahatlıkla verebilirim. Çünkü Cha'ya yumurtaları, atıştırmalıkları ve tatlılarıyla çayın yanında en iyi ne giderin cevabını menüde tek tek göstermiş bizlere. Şimdiden iyi hafta sonları, iyi çaylanmalar! Time for a tea partyyyyy!
Ulaşım için http://4sq.com/1jt1b7k
1 Aralık 2015 Salı
KARAKÖY PİM
Selamlar! En son cumartesi günü paylaşım yaptığımı fark
edince üstüne de Ezel’in Pim’i yazdığını görünce dayanamadım üç beş bir şey de
ben ekleyeyim dedim. Semt Karaköy-Tophane olunca, Muhit’i satmamak adına çok
farklı yerlere gidemiyoruz ama bir neler varmış neler yokmuş diye de bakmadan
geçmek olmuyor tabii.
O bakmadan geçemediğimiz yerlerden biri de Pim. Bana soracak
olursanız Pim’in menüsündeki en orijinal şey çeşit çeşit falafelli pitaları.
Pita dedikleri pidemsi ekmeklerin içinde falafeller olunca, yanına da değişik
değişik soslar konunca yeme de yanında yatlık bir görüntü çıkıyor ortaya.
Yanında yatmayıp yiyince de mideye şahane bir ziyafet çektirmiş oluyorsunuz
tabii. Sizi bilmem ama benim tercihim köfteli olan, ama Pim ufkunu geniş
tutmuş, füme somonlu bile yapmış. Falafeller bir yana Ezel’in de dediği gibi
çarpıcı tasarımı sayesinde Pim gerçekten de Karaköy'e renk katıyor.
Bugün size Karaköy Pim'i anlatmaya geldim. Her şeyden önce şunu söylemem lazım, güllü makaron. İnanın bunu yazarken bile tadı damağımda. Pim'in yanındaki minik tatlıcıdan geliyor tatlıları. Bütün menü aslında hem biraz farklı, böyle sanki deneysel, hem de lezzetli. Ama hepsi bi yana iç tasarımı ve yüksek tavanı benim Pim'le ilgili en beğendiğim özelliklerden olmuştu ilk gittiğimde. Yine Karaköy - Tophane kıyılarında gezdiğim bu yazımda Pim'le ilgili şunu söyleyebilirim, sanki Karaköy griymiş de bu tatlı mekanımız onun capcanlı renkleriymiş gibi.
Yazının sonuna gelmişken tekrar hatırlatayım, güllü makaron. Muuutlaka deneyin.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)